28.12.2008

günler...

günler geçiyor,ben de gülüp geçiyorum.
günler geçiyor hızlı hızlı...ben de hızlı öğreniyorum.

17.10.2008

Cemal Süreya demiş ki...

...
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
....

12.10.2008

başlıksız

Her şeyden nefret etmek için çok güzel bir gün.Her şeyi yeniden değerlendirmek için daha güzel bir gün ve her şeyden kurtulmak için en güzel gün...
Ben yokum artık,en azından eski ben değilim.Hoşunuza giderse...Hem siz de artık benim hoşuma gitmiyorsunuz!
Bu tavırlarla nefret ettiğim birine çok benzedim.Ne mutlu bana!

7.10.2008

belki benim kağıt param...

http://www.ktunnel.com/index.php/1010110A/ff46c02ade78df17975f7c69ffea3be5a262c8d4b88057f2041707b26e7eb9a4918b0edd9e47552118920
eylül akşamı

hiçbir neden yokken, ya da biz bilmezken tepemiz atmış... ve konuşmuşuzdur. onca neden varken ve tam sırası gelmişken hiç bir şey yapmamış ve susmuşuzdur. aynı anda aynı sessiz geceye doğru içim sıkılıyor demişizdir. aynı sabaha uyanırken kim bilir aynı düşü görmüşüzdür. olamaz mı? olabilir.
onca yıl sen burada
onca yıl ben burada
yollarımız hiç kesişmemiş
şu eylül akşamı dışında
belki benim kağıt param, bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir. belki aynı posta kutusuna değişik zamanlarda da olsa, birkaç mektup atmışızdır. ayın karpuz dilimi gibi batışını izlemişizdir deniz kıyısında. aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede belki birkaç gün arayla olamaz mı? olabilir.
onca yıl sen burada
onca yıl ben burada
yollarımız hiç kesişmemiş
şu eylül akşamı dışında
bostancı dolmuş kuyruğunda sen başta ben en sonda öylece beklemişizdir. sabah 7.30 vapuruna sen koşa koşa yetişirken, ben yürüdüğümden kaçırmışımdır. aynı anda başka insanlara, seni seviyorum demişizdir. mutlak güven duygusuyla, başımızı başka omuzlara dayamışızdır olamaz mı? olabilir.
onca yıl sen burada
onca yıl ben burada
yollarımız hiç kesişmemiş
şu eylül akşamı dışında

dinledikçe,"olabilir,olabilir,her şey olabilir."dedirten şarkı.güzel şeylerin gittikçe azaldığı günlerde,değeri artan şarkı...

15.09.2008

10.09.2008

...

sen yanımda olsaydın
ben şiir yazmayacaktım
ben bu şiiri yazdığıma göre
sen zaten yanımda olmayacaktın
bu şiir olmayacak,bıraktım
sen olmayacaktın... (08.09.08)

yalnızlık üzerine...

Yalnızlık da eskidi bugün,gelip geçici bir hal olmaktan uzaklaştı,iliklendi üzerime.Aynaların karşısına geçip daha da benimsedim onu,daha da betimledim,yakıştırmaya da başladım kendime.
Yalnızlık da eskidi bugün;sözcüklerin arkasında,suskunlukların ortasında,sıraladığım düşüncelerin arasında geçinip gitti,neredeyse bana inat kocamanlaştı,çözmeye çalıştıkça bulanıklaştı.Bende ne buldu bilmiyorum,fakat benim bir parçam olmaya yaklaştı. (03.09.08/İstanbul)

arabesk yanım

Ben sana aitim,bunu biliyorum.Bunu her gün yüreğime kök salan acıdan anlıyorum.Tüm teselliler anlamsız kalıyor,ve tüm konuşmalar zamansız...Çünkü her uzun cümlenin anlamında,ben sana aitim.
Ben sana aitim şehrime yağmur yağdığı zaman.Kapıma dayanan vuslat yok belki gecelerde,bir gün bütün hayallerin gerçek olacağı da saçma bir avuntu;fakat elini tuttuğum zaman bir başkasının,ben sana aitim,içim sızlayarak anlıyorum.
Limandan ayrılan gemiler,geride dumanı kalan otobüsler,istasyondan duraklamadan geçen trenler oldukça seni düşünüyor olacağım.Seni hatırlatan ne varsa üzerine ayrılık sinmiş olacak yine.tüm hüzünlerin bir anlamı olacak o boşlukta.Kaygılarımın ve geleceğe karşı kaygısızlığımın yüküyle kambur bir gelecek bekliyor içimdeki çocuğu.Tüm sessiz ve karanlık geceler,tek bir ismi vurgulayacak bana.Yalnız kalmanın amansız korkutuculuğunda,başımı yastığa koyduğumda hatırlayıp teselli bulacağım ki ben sana aitim.
Tüm sonlar yine başladığım yere götürüyor beni,anlıyorum.Her başa dönüşte yaptığım hatalar seriliyor gözlerimin önüne,üzülüyorum,fakat her şeyin en baştaki güzelliğiyle yüreğimde kalmış olduğunu görmek güç veriyor bana.Gözlerimi kapatıp sonuna kadar gidebileceğimi düşünüyorum bazen.Gözlerimi kapatıyorum:Tüm güzel biten şeylerin ardında,görüyorum gözyaşı kadar aydınlık,ben sana aitim.
(06.07.2004/23:58/İzmir)

gün batımından gün batımına

gün ışığıyla
yer yer soluyor zaman
yani bir sabah gelip yerleşen bir sis gibi
çabalamana rağmen görünmüyor geride kalan yol
güveneceğin tek adım ayaklarına ait

elimizden tek gelen bu mu yani?
mazinin zalim zorbalığına eğilmek
ve kapanmak yarının ayaklarına
yanında dostu olmadığını hissedince insan
hatta hiç olmadığını görünce
güneş dağların ardında kalınca
sitemler düşüyor aklına

ve kapanıyor günün kapıları (28.05.2004)

hikayeleme

İçimdeki çocukla karşılaştım bugün bir sebepten.Hatta bir cafe'de yanyana,bazen de karşılıklı oturduk.Yüzünü gören cennetlikti son zamanlarda,o da beni değişmiş buldu.Oturduk,ben kahve içtim,onun içinse erken daha...Bana yaptıklarından bahsetti.Kar yağınca kartopu oynamak istemiş en son,ama benim yapacaklarım varmış,fırsat bulamamışız.Gerçekten unutmuşum.
İçimdeki çocuğun yaşından gelen bir dürüstlüğü,saflığı var.Keşke ben de öyle açık,öyle içten konuşabilsem diye düşünüyorum bazen.Evinde beslediği balıkları ya da televizyonda izlediği bir çizgi filmi anlatırken yaşadığı heyecansa apayrı..."Ben de öyle olmalıyım." diye düşünüyorum,parmak kadar çocuktan ibret alıyorum.Bana da soruyor bazen."Sen ne yapıyorsun?"dediği zaman hala okuyor olduğumu söyledim;şimdi lise,sonra üniversite…Bana bir ilahmışım gibi baktı çocuk, “Ben de büyüyünce okula gideceğim.”dedi övünerek.Benim gözlerim onun parlak kurdelelerine takılıkaldı.
Bir süre sonra sandalyesinde kıpırdanmaya başladı çocuk. “Gezelim.”dedi.Bir ebeveynin düşüncesizliğiyle onu bu kalabalık,gürültülü ve sigara dumanıyla havasız dört duvarın içinde hapsetmiştim işte. Yine bir ebeveynin koruyucu tavrıyla,başına bir hal gelmesinden sakındığım bu güzel kız çocuğunun elinden tuttum.Cafe’den ayrılıp Beyoğlu’nın sokaklarına çıktık.
İçimdeki çocuk etrafına hayranlık dolu gözlerle baktı. “Ne kadar güzel!” diye düşündü.Bense hem onu kendisinin iki katı boyda insanlarla çarpışmaktan korumaya çalışıyor,hem de havanın soğukluğu sebebiyle onu atkıya sarıp sarmalıyor;fark etmeden onun dört bir yana büyük bir merakla çevrilen ve pırıl pırıl parlayan gözlerini örtüyordum.
Tramvayı görünce zıplamaya başladı kız çocuğu;sürekli elimi çekiştiriyor, “Binelim mi,binelim mi?”diyordu.Bense ona,yakında durak olmadığını söyledim.Bu sırada sinirli sinirli önümde uzanan telaşsız,gürültülü kalabalığa bakıyor,söyleniyordum.
Daha aşağılara inince,kilise duvarının yanında akordeon çalan yaşlı bir adam gördü çocuk. “Bak.”dedi, “Sen neden bir gün çalmayı denemiyorsun?” “Hayır.”dedim, “Sokağın ortasında çalsam beni kimse dinlemez,hatta rahatsız olan bile olabilir.” “Niye böyle söylüyorsun?Sen harika çalıyorsun.” dedi. Ben hem küçük çocuğun gözünde harika olarak değerlendirilmekten,hem de ebeveyni olarak onun hayranlığını kazanmış olmaktan dolayı anlık bir mutluluk duydum. “Hadi artık dönelim”dedim çok daha duyarlı bir şekilde. “Hem dönüşte sana çikolata da alacağım.” “Gerçekten mi?Şemsiye şeklinde olanlarından alır mısın?”dedi.Çocukluğumun bu çikolatalarından hala kalmış mıydı acaba? “Kağıt helva da alır mısın?”dedi sonra.
Üstünü başını batırdı içimdeki çocuk,kırmızı ışıkta koşarak karşıya geçmeye çalıştı,azarladım.Sonra bir sarman kediyi sevmek istedi, “Pistir.”dedim, çektim kolundan.
Ayrılma vakti geldiğinde içimdeki çocuk,gözlerimin içine baktı, “Yarın da parka gidelim mi?” dedi. Yarın okula gitmem gerektiğini söyledim. Bir şey demedi,sessizce önüne baktı çocuk,bir şeylere kırılmış gibi…Bir şeylere kırıldığı zaman hep böyle yapar biliyorum,hep susar.Sonra bana el salladı çocuk.
Ve sonra yaşından beklenmeyecek bir olgunluğa büründü. (22.02.2004/İstanbul)

...

istanbul'a güneş doğar,martılar
martılar çığlıklarıyla geçer boğaz'ı
boğaz'ın kıyısında dururuz
bir vapur kızkulesi'nden gelir
biz daha uzaklara gideriz
(19.05.2004)

...

her gidişim
güçlü bir geri dönüşle bitiyor
varlığımın ve yokluğumun mecburî ittifakında
"gel" diyen gözlerine aşina olmak
olmasaydı...biliyorum
cesaretle aşılamayacak engel yok önümde
ellerim ellerine muhtaç
elerim ellerine mahkum
olmasaydı... (04.03.2004)

beni bekleme

sokağımda kar var sana gelemem
kar beyazı örtemeyecek yüreğimin aynasını
pişman olmak vakti değil,biliyorum

karanlıkta önümü göremiyorum
tüm sesler beni yanlış yönlendirmiş
gözlerin geceden karanlık şimdi,biliyorum

bu kış gecesinde sana giden yollardan
tek bir otobüs bile geçmiyor
sokak lambalarının altında durup
beni sevdiğine kanıt arıyorum
sokağımda kar var sana gelemem
ne yalan söylesem gözlerimden okunuyor
pişman olunacak vakit değil,biliyorum
şansıma bu gece kar yağıyor
kendimi masum hissediyorum

beni bekleme (22.01.2004)

...

insanın mutluluğu
"hüzünden belli"

arzulama

biliyorum gözlerimin anlattığı bir şey var
o vapur iskeleden hızlı hızlı uzaklaşmasa,
uzaklaşmasan...

görüyorum duymak istediğin bir şey var
akşama doğru şu yağmur yağmasa
ve dolmasa bütün yollar yağmur sularıyla,
dolmasa ben eksik kalmışken yokluğunda,
yok olmasan...

biliyorum gözlerinin anlattığı bir şey var
sen gelmeden lambalar yanmasa,
sensiz ben böyle yalnız kalmasam,
yalnız ben yanmasam...

biliyorum gizlediğimiz bir şey var
korksak ihmal edeceğiz bu gerçeği
utansak inkar
utanmasak... (13.11.2003)

edebî

sevgilim
uyaklı bir şiirin
iki dizesi gibi
birleşiyoruz
bir kıt'ada

ve sen nasıl da yakışıyorsun bana (10.06.2003)

iz düşümü

anladım bugün buralara yolun düşmüş
dalıp gitmiş gözlerin uzaklara
deniz ondan masmavi
uçan martı dikkatini çekmiş belli
gökyüzü inadına masmavi
gözlerin mi dolmuş ne?
ufka bakınca nedensiz
ağlayasım geliyor (17.03.2003)

ricam

mecbursan
gitmeliysen bu akşam
sen git
bana hayalin kalsın
hayalinde
bitmeyen bir
sen varsın (03.12.2002)

muhabbet

en iyi dostum
sessizliktir
birbirimizi
ne çok dinlemişizdir (19.10.2002)